
1987 yılında yurda dönüşünün ardından Güneş gazetesi için kaleme aldığı ve yedi bölümden oluşan yazı dizisinin üçüncü bölümünde “Korkunç bir yalnızlıkla baş başaydım.” diyordu Cem Karaca.
1979 yılından 1987 yılına kadar ailesinden, oğlundan uzakta kaldığı süreçte hiç şüphesiz bir de onu yıllarca alkışlayan insanların ona sırt çevirmesiyle yüzleşmek durumunda kaldı. Yasaklı yıllarda itibarsızlaştırılmaya çalışılsa da yapıtları ve hatıraları yok edilemedi. Çünkü gitmek ile kalmak arasında kalan Cem Karaca her türlü zorluğun omuzlarında yükünü hissetmesine rağmen Almanya’da da müzikten kopmamıştı. Bu yazıda sizlere Cem Karaca’nın Almanya yıllarını ve “Die Kanaken” albümünü anlatmak istiyoruz.
1979 yılında konser için Almanya’ya giden Cem Karaca, 1 Mayıs 1979’da Münih şehrinin Marien alanında yapılan gösteri konserinde çekilen bir fotoğrafının 1981 yılında medyada yer bulmasıyla hem şahsı hem de kariyeri manipüle edilmeye çalışılmıştı. Bu programlı ve bilinçli saldırının sonucunda darbe sonrası başa gelen hükümetin yurda çağırdığı Cem Karaca Almanya’da kalmaya karar vererek yurda dönmemiş ve verilen ek sürelerin sonunda 6 Ocak 1983 tarihinde vatandaşlıktan çıkarılmıştı.
Gitmek ve kalmak arasında sıkışıp kalan Cem Karaca o çağrıya dönmeyerek yalnızlığa sığınmayı seçmişti. Yurdundan, ailesinden ve çok sevdiği oğlundan uzakta karanlık bir sığınma. Fakat askerlik döneminde hayatına giren Anadolu kültürü, öğretileri, sazı ve ozanları ona çok önemli bir olgu katmıştı. Yaşadıklarını, yüzleşmek zorunda olduğu karanlığı her zorluğa rağmen müziğiyle yenip haykıracaktı.
Bu aşamada Cem Karaca’nın müziğinde ve hayatında var olan büyük değişimi iyi analiz etmek için askerlik yıllarına değinmek gerekli. 1965 Kasım'ında Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı'nda askerlik görevini sürdürmeye başladığında Anadolu kültürü ve müziğiyle tanışmaya başlayan Cem Karaca bu süreçte aynı zamanda Âşık Mahzuni Şerif ile de tanışmıştı. Askerlik sonrasında sürdürdüğü müzikal çalışmalarına Anadolu sentezini eklemesi de askerlik yıllarına dayanmaktadır.
Askerlik sonrası Apaşlar topluluğuna katılan Cem Karaca yeni topluluğuyla birlikte 1967 yılında Altın Mikrofon yarışmasına katıldı. Yarışma sonrasında dikkatleri üzerine çekmeleriyle birlikte art arda konserleri yurt içinde başlamıştı. Seslerini yurt dışında da duyurmak isteyen topluluk Almanya’ya gitti. Almanya’da ilk üç aylık süreçte WDR radyosunda başarılı bir performans göstermelerinin ardından Mart 1968’de Cem Karaca ve Apaşlar topluluğu Werner Müller Orkestrası ile Almanya’da plak doldurması basında büyük bir ilgiyle takip edildi. İlk plak çalışmasının ardından Ariola stüdyolarında üç yeni plak çalışması daha gerçekleştirildi ve bu çalışmalar İngiltere ve Almanya’da satışa çıktı.
Türkiye’ye döndükten sonra müzikal çalışmalarını Almanya’dan getirdikleri yeni ses ve alet düzeniyle devam eden Cem Karaca ve Apaşlar bir süre sonra tekrardan Almanya’ya giderek Köln şehrinde “Avrupa Köln’de Buluşuyor” etkinliğine katıldılar. Sadece Almanya ile sınırlı kalmayan etkinlikte Avusturya, Belçika ve Hollanda radyolarının da dahil olduğu 19 radyo bu etkinliği yayınlamıştı. O gece “Emrah” şarkısıyla Cem Karaca ve Apaşlar Almanya’da dikkatleri üzerine çekmiş dönemin ünlü Alman gazetesi Angeizer’de bu başarıyı satırlarına taşımış ve topluluktan övgüyle söz etmişti.
Almanya ile ilişkileri Apaşlar döneminde ilerleyen Cem Karaca o yıllarda protest müziğe yönelim hususunda giderek daha belirgin adımlar atmaya başladı. Onu kariyerinde bambaşka bir noktaya getirecek olan bu kararın öncesinde de Apaşlar’ın kurucusu Mehmet Soyarslan ile görüştü. Görüşmenin sonucunda müzikal farklılıkların neticesinde yollar ayrıldı. Bu ayrılık sonrasında Cem Karaca için yeni yolculuklar başlayacak, içindeki protest müzik en sonunda onu tekrardan Almanya’ya taşıyacaktı.
1979 yılında konser için gittiği ve sonrasında da vatandaşlıktan çıkarılmasına kadar devam edecek süreçte Cem Karaca Almanya’ya göç etmiş Türk ailelerin birinci ve ikinci kuşaklarının olduğu bir döneme rast gelmiştir. Bu süreçte Türkiye hasreti, kültürel farklılıklar, çalışma şartları, eşitsizlik gibi problemlerin ağırlığı altında ezilen gurbetçilerin sorunlarını dinleyen Cem Karaca Almanca öğrenmeye başlar ve Türkiye kökenli insanların problemlerini dile getirmek için şarkılar yapmaya karar verir.
Cem Karaca o yıllarda gurbet hayatını ve gurbetçileri benimseyerek onlar gibi yaşamaya onların sorunlarına çözüm bulmaya odaklandı. Bu dönemin ilk meyveleri “Alamanya” ve “Entegrasyon Dedikleri” ve “Alamanya Berbadı” şarkıları olmuştu. O süreçte annesinin tiyatro oyunları için Almanya’ya gelmesiyle annesine olan hasretini bir nebze olsun dindirmeye gayret etse de oğluna olan özlemi asla bitmeyecekti. Bir yanda aile bir yanda ülkesine duyduğu özlem koşulları onun için giderek daha da ağırlaştırıyordu.
1984 yılında Cem Karaca Almanya’da yaşayan Türk müzisyenlerden gitarist Fehiman Uğurdemir, bas gitarist Cengiz Öztunç, klavyelerde Sefa Pekelli ve Betin Güneş –Güneş ayrıca trombon çalmıştır- ve davulda İsmail Tarlan’dan oluşan Kanaklar topluluğuyla “Die Kanaken” albümünü yayınladı. Kanaken, Cem Karaca’nın tek Alman müzik albümü olmuştur. Albümün kaydı Köln’de Studio am Dom’da yapılmıştır. Türk müzisyenler dışında “Beim Kaffee” şarkısında kemanı Clemente Alfredo ve “Çok Yorgunum” şarkısındaki synthesizeri ise Dick Stadtler çalmıştır.
Albümdeki şarkıların genel temasında göçmenlerin problemleri, gurbetçilerin sorunları, iş ve emek üzerine adaletsizliklere vurgu yapılmıştır. Şarkılar Alman kısa öykü yazarı Harry Bösecke tarafından 1984 yılında yazar Martin Burkert ile birlikte hazırladığı “Ab in den Orient Express” adlı tiyatro oyunu için yazılmıştır. Cem Karaca bu tiyatro oyununun hem müziklerini yapmış hem de oynamıştır. Toto Karaca’da bir süre bu oyunda rol almıştır. “Die Kanaken” albümü, tiyatro oyununda yer alan şarkıların yanında “Wilkommen”, “Mein Deutscher Freund” ve “Was Sagst Du” parçaları albüme özel hazırlanmıştır. Albüm sonrasında da topluluk, Almanya, Hollanda, Danimarka, Doğu Almanya ve Norveç’te konserler vermiştir.
Tüm zorluklara rağmen müzikten kopmadan Almanya’daki yaşantısını sürdürmeye çalışan Cem Karaca gün geçtikçe evden uzakta kalmanın, oğlunu özlemenin hasretiyle giderek daha da içine kapanmaya başlar. Konser için Almanya’ya gelen dostlarıyla görüştüğü zamanlar bile artık ona yetmiyordur. Gitmek ile kalmak arasında kalan hayatını yeniden toparlamanın yolunu geri dönmekle yoluna koyabileceğine karar verir. Fakat geri dönmenin doğurduğu zorluklar yine onun omuzlamak zorunda olacağı sorumluluklar olacaktır.
27 Haziran 1987 tarihinde daha önce Almanya’da çeşitli telefon görüşmeleri ve bağlantılarla hazırlıklarının yapılması sonucunda Turgut Özal’ın yardımıyla Türkiye’ye dönen ve uçaktan iner inmez oğluna sarılarak dönüşünün mutluluğunu yaşayan Cem Karaca, dönüş şekli ve dönmesinde etkisi olan siyasi bağlantılar sebebiyle eski dostları tarafından suçlanır.
Almanya, Cem Karaca’yı çok değiştirmiştir. Düşünce dünyası, görüşleri değişmiş olsa da müziğe olan bağlılığı asla değişmemiştir. Bu sebeple eski dostlarına cevabını yeni şarkılarıyla verir. Yakın arkadaşları Cahit Berkay ve Uğur Dikmen'le bir albüm çalışması yapar. Ruhen, bedenen tekrardan bu topraklardadır. “Yarım Porsiyon Aydınlık” adlı şarkısında, “Hiçbir şey üretemeden sadece eleştirirsiniz” diyerek kırgınlığını dile getirdi. Kırgınlıklarını, üzüntülerini ve üstlendiği tüm sorumlulukların ağırlıklarını şarkılarıyla hafifletmeye gayret gösterir. Son nefesine kadar da şarkılara sığınmaya devam eder.
Cem Karaca 8 Şubat 2004 tarihinde vefat ettiğinde hayatının en keskin dönemeçlerinden biri olan Almanya yılları gibi bir ikilem daha yaşamıştı. Gitmek ile kalmak… Bedeni gitmişti. Şarkıları, gözlüğü, şapkası ve sesi bizlerle kaldı…
Anısına en derin saygıyla…
Uğur Hakan Hacıoğlu

Güzel şiirler okur güzel hikayeler anlatır güzel güler ve ardından güzel filim senaryosu yazar ve çeker bazen de sesi çok güzel olmasa )))) da güzel türküler söyler ...

Kod yazmaya yardımcı olması gereken özel bir AI, editörü olan Cursor AI, kullanıcısına "kendi işini kendin yap" diyerek herkesi şaşırttı.

Şampuanlar, tabletler, yağlar ve saç ekimi... İnsanların saç dökülmesiyle başa çıkmak için denedikleri çeşitli yollar var, ancak bu yöntemler ne kadar etkili?

Telefon kullanımınızı bilinçli hale getirmek, yaşam kalitenizi artırmanın önemli bir yoludur. Peki, gerçek hayatla...

Kırmızı Et Tüketirken Hayati Uyarı! İşte Az Pişmiş Yemenemeniz İçin Kritik Nedenler

Prof. Dr. Bektaş’tan ezber bozan İstanbul...

Kadınların mahkum edildiği tek Nazi toplama kampı olan Ravensbrück'ten kurtulabilen ve şimdi 98 yaşında olan Selma van de Perre, yaşadıklarını kitaplaştırdı. İngiltere'de yayımlanan kitap, sıradan, yoksul ailelerden gelen kadın gardiyanların, nasıl birer işkenceciye dönüştüğünü gözler önüne seriyor.

Hikâye olunur ki: Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak, bilsin.”

Son dönemde kiralık daire fiyatlarında yavaşlama görülmeye başladı. Yeni kiralık konutlarda fiyat artışları yavaşlarken, eski kiracılara yapılan sözleşme yenileme zamları yeni kira fiyatlarını geride bıraktı.

Uzun vadeli uyku yoksunluğu, kronik enflamasyonla birlikte obezite, diyabet ve kalp-damar rahatsızlıklarıyla ilişkilendiriliyor.

Dünya çapında yalnız yaşayanların sayısının arttığı bir dönemde oyuncu Emma Watson mutlu bir bekar olduğunu söyledi ve durumunu “partnerim kendim” diye açıkladı. Bekarlıktan mutlu olanların sayısındaki artışın etkilerini inceledik.

Gilmour'un seçtiklerinin her birinde en az bir efsanevi gitarist yer alıyor. Listenin ilk sırasında ünlü Hank Marvin'in yer aldığı The Shadows'un Greatest Hits albümü var. Öncü bir gitarist olan Marvin, İngiliz rock and roll'unun şekillenmesinde çok önemli bir rol oynamış ve Keith Richards da dahil olmak üzere sayısız müzisyeni etkilemiştir.

İzmit Deniz Kazası, Üsküdar vapuru faciası ya da Körfez Faciası olarak bilinen Türkiye Cumhuriyetin tarihinin en ölümcül sivil deniz kazasıdır.

CRR Senfoni Orkestrası
Nil Venditti orkestra şefi
Can Ekin Buçukoğlu piyano
Deniz Ozan Çelik keman
Amine Bengisu Ateş klarnet
Balkız Mercan Eruluğ viyolonsel

1955 yılında İskoçya'da evlenen iki ayrı çift 70 yıllık ilişkilerinin sırrını anlatıyor. Çiftler ayrı zaman geçirmenin önemine vurgu yapıyor.

Televizyon ekranları terk eden yıldız isimler birer birer YouTube'a geçiyor. Kısa sürede milyonlara hitap ediyor. Ana akım medyanın karşısında büyük güç oluyor.

1966 yılında John Lennon o dönem fırtınalar koparan bir röportajda "İsa'dan bile ünlüyüz" demişti. Yaklaşık 50 yıl sonra Beatles'ın hikayesi, bu cümle kadar olmasa da iddialı bir projeyle beyaz perdeye taşınıyor.

Şair Sezai Karakoç'un adına Mona Roza şiirini yazdığı, Cemal Süreya'nın uğruna soyadından bir harf eksilttiği 94 yaşındaki Muazzez Akkaya, "Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum, keşke saklasaydım." dedi.

İnternet kullanıcıları için yıllardır vazgeçilmez olan Google'ın isminin ardındaki gerçek anlam, 27 yıl sonra nihayet fark edilmeye başlandı. 1998 yılında kurulan ve milyarlarca insan tarafından kullanılan dev arama motorunun adının adının anlamı, yıllar sonra netliğe kavuştu...